Halet-i ruhiye

Kaç kez öfledim bilmiyorum. Ama çok sıkıldım öflemekten, bunu biliyorum. İçim darala darala uyanmayalı uzun zaman geçmişti. Böyle kalbimin sıkışmasını duymayalı... İyi uyuyamadım gece ondandır diyorum ya yine de ödüm kopuyor. Şu kahrolası önsezim en son böyle olduğunda babamın öldüğünü haber veriyordu. Sabahtandır herkesi arıyorum. İyi olduklarından emin olmak için. İnsan paranoyak oluyor böyle durumlarda. Teyzeme söylüyorum, "Ay deprem mi olacak yoksa" diyor. Bizim ailede herkes önsezilerden deli gibi korkuyor. 

Tarık, "yağmur havası var, elektrik var havada ondan" diyor. Onun da içi daralmış dün. İyi peki diyorum. Yağmur öncesinde de kalbim sıkışır böyle, böyle düşünüp rahatlıyorum. Eve gitmek battaniyenin altına saklanmak istiyorum. Uyursam kalbim sıkışmaz, uyanınca tazelenirim diye düşünüyorum. Olmaz buradan çıkamıyorum.

Masamda yarısı içilmiş bir bardak çay var. Sigara çekiyor canım. İçme şu zıkkımı diyorum, duruyorum. Ama o zıkkım beni şu an teskin edebilir. Olsun içme şu zıkkımı. Tamam diyorum. Zaten daralıyorum bir de sen kafa ütüleme içses diyorum. Ama onda ar haya yok. Vır vır vır. Felaket tellalı sanki şerefsiz. Şöyle somut birşeye dönüşüverse de ağzını burnunu kırsam diyorum. Ben böyle düşünürken kahkahalarla gülüyor. Tam şerefsiz. 

Yazınca azıcık geçti mi ne bu daraltı? Ben de Murakami gibi yazmayınca doğru dürüst düşünemediğimden mi kendi kendimi sık boğaz ediyorum. Ama o hiç olmazsa anlamlı birşeyler yazıyor. Bir de bana bak, yok daralmışım da içim sıkılmış da bilmem neymiş de bilmem neymiş. Aman çok merak ediyordu herkes senin haleti ruhiyeni. Allah Allaaaah. Yok etmiyorlardır da valla benim şu an bunu yazmaya ihtiyacım vardı. Kağıda mı yazsaydım. Yok buraya yazdım işte. Sonra bakıp okurum, ne kadar salakmışım der gülerim.

Resim: Dali
film izle
film izle